24 Şubat 2012 Cuma

Gül ile Bülbülün Ne Davası Varmış?..




Elazığ'ın yanık sesi Enver Demirbağ bir türkü okur, türküyü dinleyince içiniz sızlar uzak yollara doğru uzun bir yolculuğa çıkarsınız ister istemez.. Abdullah Gündüz hocamızın dün akşam Kabakçı Konağında düzenlediği dinletide bu türküyü duyunca yine yol göründü bana da, biraz uzaklara daldım gittim.. Türküyü okuyan da yumuşacık sesi ve sakin yorumuyla bizi ihya ederken anında ekonomi sınıfından tek kişilik bir bilet kesti bana da...

Defalarca pek çok türküde, şarkıda ve hikayelerde duyduğumuz Gül ile Bülbülün aşkı aslında hiç de özenilecek bir aşk değil. Çünkü bu ilişkide bülbül her çiçekten bal almaya çalışan bir çapkın, gül ise bülbülün kanından beslenmeye çalışan bir vampir. Bülbül o güzel sesiyle gülü açmaya, gül ise o güzel kokusuyla bülbülü kandırmaya çalışıyor. Gül tomurcuktan açarsa bülbül gülün içindeki kurtçukları yiyecek figanı o nedenledir, bülbülün kanı ise çorak topraklarda gülün yegane cansuyu olacak kokusu bu nedenledir. Mutlak menfaat ve sonu ölüm... Peki her aşk öldürür mü?



Fuzuli de bülbül için şunu der:

Ehl-i temkinem beni benzetme ey gül bülbüle
Derde yok sabrı anın her lahza bin feryadı var

Biraz günümüze çevirecek olursak; gülüm beni bülbül ile karıştırma, ben sende karar verdim, görmez misin bülbülün hiçbir kapıda durduğu yok, kapı kapı dolaşıp ah vah ediyor... Gül dişilik bülbül de erkek tasvirine yakın olarak görecek olursak Fuzuli biraz gül taraftarı gibi geldi bana, bülbüle çakıyor sanki.

Türkünün sözleri ise şöyle:

Yüksek minarede kandiller yanar
Kandilin şavkına bülbüller konar
İnsan sevdiğine böyle mi yanar

Ellerin benimle ne kavgası var
Gül ile bülbülün har davası var

Her ikisini de severim, her ikisi de esin konusu olmuş aşka sevdaya.. Ama eskiden olduğu gibi günümüzde de ne aşk var ne sevgi (!) sadece ve sadece yine menfaat var hayatımızda... Ama anlamadığım şu: Ellerin benimle ne kavgası var?...